Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

PAB kurucuları Pınar Gökbayrak, Ali Eray ve Burçin Yıldırım ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide genç mimar olmayı, mimarlık ortamını ve ofisin projelerini konuştuk.

Ezgi Tezcan: Arkitera Genç Mimar Ödülü'nün sahibi oldunuz. Tebrik ederim. Peki genç mimarlar olarak nasıl bir mimarlık ortamı görüyorsunuz, nereye gidiyoruz sizce?

Burçin Yıldırım: Teşekkür ederiz. Ama öncelikle gerçekten bir mimarlık ortamı var mı ben ondan çok emin değilim. Evet, pek çok üretim var ama ne elle tutulur bir tartışma dönüyor ne de hakkıyla bir mimarlık eleştirisi yapılıyor, dolayısıyla sorun çok daha temel. Çok olumlu bakamıyorum ben tabloya.

Ezgi Tezcan: Peki bu ortamın aktörleri olarak nasıl bir yol izlenmeli sizce?

Ali Eray: Açık olmak çok önemli diye düşünüyorum. Daha çok paylaşmalıyız, ofisler daha fazla iletişim kurmalı. En basiti teknik bilgi paylaşımı örneğin. Mimarlar olarak, teknik konularda hiç değilse, birbirimize daha çok destek olmalıyız ama ortam çok da öyle değil ne yazık ki. Herkes kendi önündekine odaklanmış durumda.

Pınar Gökbayrak: Karşılıklı bilgi alışverişi kesinlikle kilit noktalardan biri. Taş taş üstüne koyarak ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Ama her bir detay için her seferinde tek başınıza hareket ediyorsunuz, bu da gelişimin önünde duruyor.

Ezgi Tezcan: Genç mimar olarak, üstelik yeni neslin de yakından takip ettiği bir ofis olarak, tanınır olmak farklı bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor olmalı?

Ali Eray: Tabii ki sorumluluk hissediyoruz. Yaptığımız işlerle belli bir duruş sergilemeye çalışıyoruz. Bu ödül de bunu bir anlamda başardığımızı gösteren bir motivasyon kaynağı. Ofisin sürekli içinde bulunduğu koşturmaca da işlerin yolunda gittiğini gösteriyor; devam etmek için teşvik ediyor. Bu anlamda böyle bir ödül kazandığımız için mutluyuz.

Pınar Gökbayrak: Ödülle birlikte bir sorumluluk oluştu tabii ama bu ödülden çok bağımsız bir durum aslında çünkü bütün bir süreci bu sorumlulukla değerlendiriyoruz.

Ali Eray: Tabi, uzun bir süreçten ve genel bir duruştan söz etmek gerekiyor. Ofisi kurmadan önce de çok uzun süren bir deneyim sürecimiz olmadı, yapa yapa zaman içinde öğrendik. Bu anlamda da girişimcilik konusunda da daha etkin olmaya çalışıyoruz.

Ezgi Tezcan: Girişimcilikten söz açılmışken, mimarlıkla girişimcilik nasıl bir noktada buluşuyor, nasıl görüyorsunuz?

Burçin Yıldırım: Farklı disiplinlerden gençlerin bir araya gelmesi, farklı altyapılara sahip insanların buluşması anlamında bu iki kavramın bir aradalığını çok olumlu buluyorum ben. Bu tip birliktelikler, bilinçli hareketler tasarımı da mimarlık ortamını da besleyecek şeyler. Çok disiplinli çalışmalar da bu anlamda ortamı zenginleştiriyor.

Pınar Gökbayrak: Çok yakın bir zamana kadar girişimcilik ve mimarlık birlikte anılmazdı. Kaldı ki böyle bir durum söz konusu bile olamazdı, girişimcilik kavramına çok tepkili yaklaşılıyordu. Mesela ben TOBB Genç Girişimciler Kurulu üyesiyim. Aktif mimar olarak da bir ben varım. Ama artık bu durum yavaş yavaş kırılıyor. Genç kuşak daha aktif katılım sağlıyor ve bunu gerçekten olumlu buluyoruz.

Ezgi Tezcan: Projelerinizden söz edecek olursak, eğitim yapıları tasarlıyorsunuz ağırlıklı olarak. Ana parametrelerden söz etmek mümkün mü eğitim yapıları konusunda?

Pınar Gökbayrak: Pek çok ana parametreden söz etmek mümkün. Yapının olmazsa olmaz öğeleri var, program az çok biliniyor zaten; dersliklerin, açık ve kapalı alanların tanımlı ihtiyaçları mevcut tabii. Ama bunların ötesinde tartışmak gerekli konuyu. Dünyada eğitimin kendisi de değişiyor, tartışmalar ve yeni bakış açıları gelişiyor, katılımcı eğitim modelleri ortaya konuyor. Biz de ofis olarak bu değişimleri takip ediyoruz. Eğitim yapılarını; öğrenmenin dersliklerle sınırlı kalmadığı, koridorlara ve açık alanlara taştığı, sosyalleşme ve etkileşimi artıracak bir bütün olarak ele alıyoruz. Öğrencilerin uygulama fırsatı bulabilecekleri, her yeri aktif olarak kullanabilecekleri ve birbirilerinden de öğrenebilecekleri mekanlar olarak kurgulamaya özen gösteriyoruz. Eğitimcilerle beraber çalışıyoruz.

Ezgi Tezcan: Uluslararası projeler de gerçekleştiriyorsunuz. Kamusal alan söz konusu olduğunda nasıl farklar var buraya göre?

Ali Eray: Yavaş yavaş yurtdışında işler de yapmaya başladık. Bakü ve Senegal'de projelerimiz var. Öncelikle Senegal'de beklediğimizden çok daha ileri düzeyde bir kamusallık bilinciyle karşılaştık. Orada hijyen ve sağlık konusunda yaşanan olumsuz tüm koşullara rağmen inanılmaz bir bilinç var. Bu anlamda buradakinden çok daha faklı bir durum söz konusu.

Pınar Gökbayrak: Hayat orada daha çok sokakta akıyor ve tabii bunun da farklı bir mekansal getirisi var. Senegal'deki projemizi devletle işbirliği içinde yürüttük. Talep de sokağın bu canlılığı içinde, birtakım düzenlemenin getirilmesi yönündeydi. Tasarımı da bu doğrultuda gerçekleştirmeye çalıştık.

Burçin Yıldırım: Şu nokta da çok önemli; orada tasarladığımız ticari kimliğe sahip bir yapıydı. Böyle bir projeyi burada gerçekleştiriyor olsaydık kamusallığı bu kadar ön planda olan bir tasarımdan ziyade ticari yoğunluğu daha ağır basan bir proje talep edilirdi. Bu anlamda kamusallık yönünde ciddi bir talep farkı söz konusu.

Ali Eray: Bu durum, bahsettiğim bilinçle çok alakalı çünkü zaten hayat dışarıda yaşanıyor. Buradaki gibi bir özel hayat anlayışı, herkesin kendi kabuğuna çekildiği bir yaşantı yok.

Ezgi Tezcan: Yarışmaların ofisinizde ne gibi yeri var peki?

Burçin Yıldırım: Yarışmalar konusunda oldukça titiz davranıyoruz. Katılacağımız yarışmaları seçerken de yarışmaya hazırlanırken de süreci çok ciddiye alıyoruz. Bir kere her yarışmaya katılmıyoruz ofis olarak; projenin konusunu, şartnameyi enine boyuna değerlendiriyoruz. Eğer ofisin çalışmalarına uygunsa ve bize bir şey katacaksa yer alıyoruz. Hazırlanırken de uzun süreler ve emek harcıyoruz. İyi ürünler ortaya koymayı hedefliyoruz.

Ali Eray: Çok fazla yarışma yapan bir ofis değiliz aslında. Yarışmaların niteliği bizim için çok önemli. Bütçeler, jüriler yarışmaların kalitesini de belirliyor. Çok fazla yarışma yapılıyor ama belli akımlar oluşuyor zaman zaman ve o akımlar takip ediliyor. Ortaya da az sayıda iyi ürün konuyor. Harcanan zaman ve emek çok önemli, projelerin kalitesi bunlarla doğru orantılı olarak artıyor. Biz de bu anlamda yarışmalar konusunda seçici davranıyoruz.

Pınar Gökbayrak: Ofis düzeninde uygulama odaklı projeler üzerinde daha çok duruyoruz. Böylesi projeler de uzun süreler alıyor. Kimi projeler bir-iki sene sürüyor. Durum böyle olunca, ancak içimize sinen yarışmalara girip onun için gereken süre neyse hakkını vererek yürütmeye çalışıyoruz. Kaldı ki araştırma projeleri de gerçekleştiriyoruz ve bunları çok önemsiyoruz. Eğitim yapıları konusunda gerçekleştirdiğimiz araştırma çalışmaları var. Öğrenim Mekanları internet sitesini kurduk örneğin. Mimarlardan çok kullanıcılara hitap eden ve eğitimle ilgili tartışmaların önünü açacak bir niteliğe sahip bu site. Dediğim gibi birçok eğitimciyle birlikte çalışıyoruz, onlara danışıyoruz, birbirimizden öğreniyoruz. Araştırma projeleri anlamında, Destek Platformu’yla birlikte Zeytinburnu’nda gerçekleştirdiğimiz bir proje vardı. Parsel değil yapı adası ölçeğinde hatta yapı adaları ölçeğinde bir çalışma gerçekleştirdik. Bir kentsel tasarım projesiydi. Bunlar gibi çalışmaları çok öğretici buluyoruz ve içinde yer alıyoruz.

Ali Eray: Urban Age projesine de davetli olarak katılmıştık. Zeytinburnu’ndaki proje daha çok imar düzenlemesine yönelik bir projeydi demek daha doğru olur. Mimar olarak, bu ara ölçeklerde çalışmaya çok fazla alışkın değiliz; bu anlamda çok güzel bir fırsat oldu bizim için de. Projenin bir kısmı da uygulandı ki bu da çok güzel bir gelişme.

Ezgi Tezcan: Türkiye’de çok yaygın değil araştırma projeleri. Ofisin kendi yoğun temposunda vakit ayırmak mı zor oluyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ali Eray: Araştırma projeleri çok uzun zamana yayılıyor. Hemen sonuç alamıyorsunuz. Bir şekilde arka planda hep ilerlemesi gerekiyor o yüzden de yönetimi daha zorlayıcı.

Burçin Yıldırım: Bizim için araştırma projeleri çok heyecan verici çünkü ofisin düzenini değiştiriyor. Uygulama projeleriyle ilgilenirken araya bir de böyle bir kanal dahil olunca tüm ekip için farklı bir heyecan devreye girmiş oluyor. Kaldı ki araştırma projelerinde elde ettiğiniz deneyim ve yeni bakış açıları ofisin çalışmalarını, tasarımlarını da besliyor. O yüzden biz çok önemsiyoruz ve daha çok ilgilenmeyi istiyoruz.

Bu Ayın Bülteninden

0f3808569ef45958fbba398777aa380b
Proje

Yeşille Çoğalan Ofis

Airmas Asri Architects, kendi ofisini yeniden kurgularken mekana yeşille bütünleşen alanlar eklemlemiş. Endonezya’nın başkenti Cakarta’da bulunan ofisin artık fiziksel ihtiyaçları karşılayamaz olması, mekanın yeniden kurgulanmasını gerektirmiş. Kendilerine sakin ve konforlu bir çalışma ortamı kurmayı hedefleyen ofis de doğayla bütünleşme yolunu seçmiş.

İncele Angle Right