Arama yaptığınız metin en az 3 karakter olmalıdır.
Örnek: Modernizm, Söyleşi, Mimarlar Konuşuyor

Mimarli Kaygılar, Soyut Bir Cami

Kalebodur desteğiyle düzenlenen Arkiv Buluşmaları’nın 28.’si 29 Nisan’da, Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü sahibi TBMM Camisi’nde gerçekleşti. Yapıyı, Behruz Çinici ile birlikte tasarlayan Can Çinici anlatırken, görüşleriyle Nevzat Sayın, Dücane Cündioğlu, Ali Osman Öztürk ve Yeşim Hatırlı da buluşmaya katkıda bulundu.

Can Çinici, yapının geçtiği tüm aşamaları detaylarıyla dinleyicilere aktardı:

“TBMM Camisi, bakanlıklar ve Holzmeister’in binasının yer aldığı bir üçgenin sürekliliğinde konumlanıyor. Daha önce halka kapalı olan bir kampüsü açma fikri ortaya atıldı, böyle bir açılma söz konusu olunca da halkla ilişkiler binası yapmamız istendi. Tasarımda Beaux-Arts şeması benimsendi. Bu aksın en sonunda da caminin konumlanması söz konusu oldu. 1984 yılında halkla ilişkiler binası bitmek üzereydi. O yıllarda bir ibadet yeri yapılması fikri ortaya çıkmıştı. 1987 yılında cami çalışması fiilen başladı ve 1990 yılı başında da caminin uygulaması tamamlandı.

Planı çizerken Şehzade Camisi’nin plan şemasından yola çıktık. Caminin konumlandığı alanın arkasında bulunan tepe çok çekici bir eğime sahipti. Duvarları öteleme ihtiyacı hissettik. Cami öyle bir yer ki, diğer dini mekanlar gibi sembolik odağı içeride değil, dışarıda. Birinci elden ulaşamayacağınız bir yerde. Camiyi bizce enteresan kılan şeylerden biri bu. Mihrap, geleneksel olarak içbükeydir, dışarıya çıkıntı yapmaz. Bir oymadan ibarettir, dolayısıyla referansı dışarıdadır. Biz bunu çok teknik bir konu olarak görmeye başladık.

Dört şema geliştirdik. Birinci şemada olan her şeyin izi burada mevcut fakat o dört şema boyunca kompozisyon sürekli değişti. Yine de çepeçevre bir bahçe, şelaleli bir havuzla kıbleyi belirtme fikri var. Esas ibadet mekanının üç tarafı tamamen cam. Dolayısıyla hissedilen mekan, fiziksel mekanın bittiği yerde değil daha dışarıda son buluyor. Üst kota çıkan merdivenler tasarladık. Sadece kiriş olarak bir revak ve meydan var ilk planda. Peyzaja uyum endişelerimizin olduğu bir yapı peşinde koşmaya başladık. İlk planda kıble 90 dereceye yakındı. Bize kıbleyi yanlış belirttiklerini ve 45 derece olması gerektiğiniz söylediler. İbadet mekanı 45 derece dönünce bunun çok suni olduğunu farkettik. Mekanın içerisinde rahat olunamayacağı kanaatine vardık ve böylece ilk çizimi terkettik.

İkinci bir revak yapma fikri üçüncü şemanın en önemli hamlelerindendi. Aynı zamanda bir minare yapma fikri de ortaya çıktı. Biz minareyi en başından beri merdivenin ucunda düşünmüştük. Sonrasında binanın küçüklüğü ve kompozisyonun dağılıyor olması düşüncesiyle ibadet mekanını arındırma, soyutlama dürtüsü bastırmaya başladı. Aksın ucuna şadırvanı yerleştirdik, devamında ise bir merdiven ve platformun bulunduğu yer geliyor. Bir tarafında ibadet mekanı bir tarafında da kütüphane olması ayrımı çok net görülebiliyor.”

Dücane Cündioğlu: Hep söylenilen “Cami yapma okul yap” tahmini bir yorum. Kütüphane burada daha seküler bir dünyanın alameti gibi gözüküyor. Bütün Osmanlı Dönemi camileri külliye olarak yapılmıştır. Buradaki kütüphane aslında modern bir hamle değil fakat imgesi modern. Siz buraya kütüphane değil kitaplık gibi daha çağdaş bir şey yapmak istemişsiniz.

Süreçte yaşadıkları güçlüklerden ve planda yapılan değişikliklerden bahseden Can Çinici sözlerini şöyle sürdürdü:

“Caminin temelleri kazılmıştı ve bize kıblenin yine ynalış olduğunu söylediler. Planda görülen üçgenin iki köşesinin yaslandığı halkla ilişkiler binasına göre simetrik olmamasının sebebi de budur. Minare platformları aks üzerinde değildir fakat şadırvan akstadır. Mimaride süreç çok önemli. Yeni kriterler ortaya çıktıkça parçaları değil bütünü iyileştiriyorsunuz. Bu caminin tasarım metodolijisi kesinlikle neoklasik değildir. Örneğin Sinan bir model üzerinden giderek çeşitlemeler yapar ve onları yeni modeller olarak kabul eder, hayalgücünü orada işletir. Bu hala kullanılıyor fakat biz burada böyle bir yöntem izlemedik.”

Projenin tasarım aşamasında dini kaygılar olup olmadığı hakkındaki yorumlara Can Çinici şu şekilde yanıt verdi:

“Burada bizim dini kaygılardan ziyade daha çok mimari kaygılarımız vardı: Mekanı iyi okutmak ve dediğimizi aktarabilmek gibi. Burada soyutlama başvurduğumuz bir yöntemdi diyebiliriz.”

Ali Osman Öztürk: Bu projede aklımızda “cami yapıyoruz” değil “iyi bir yapı yapıyoruz” düşüncesi vardı.

Can Çinici: Başından beri din adına mimari iddialarımız yoktu. Son dönemlerde yapılan camilerin en büyük eksikliği bu. Önemli olan, ibadet mekanı olgusuyla örtüşen mimarlık yapılması.

Nevzat Sayın: Temelde cami yapmakla okul yapmak veya okul yapmakla fabrika yapmak arasında bir mimar için çok büyük bir fark yok. Bunlardan bazılarına daha yakın bazılarına uzak durabilir. Özellikle eğitim yapısıyla uğraşıyorsan “Eğitim nedir?” diye sorarsın. Bu düşünceler sonradan yapıya dönüşür.

Can Çinici: Mimari yapılar hiçbir zaman ideolojilere ait olmuyorlar. Aynı obje üzerine çok farklı söylemler olabilir. Zaten kültürel çeşitlilik de bu şekilde ortaya çıkıyor. Sığlığı yaratan iddia “şu ideolojiyle yapılmış cami” demek. İdeolojik, çağın ruhuna uymak gibi kaygıları yok bu binanın.

Sunumun ardından cami gezildi ve Can Çinici bu esnada uygulama detaylarını paylaşırken havuz içi kaplamaları, havuz suyunun renklendirilmesi, geçitlere yapılan ayakkabılıklar gibi kendilerinden bağımsız yapılan müdahaleleri de aktardı.

Bu Ayın Bülteninden